Daha keskin, daha mimari bir duruş sergileyen Coffee Table 02, sonsuz işlevselliğe sahip cesur ve sade bir heykel olarak ortaya çıkıyor. Ayna cilalı paslanmaz çelikten üretilen kiriş esintili formu, yansıma ve hacimle oynayarak iddialı bir sağlamlık ve anlık hafiflik arasında gidip gelen dinamik bir parça yaratıyor. Gösterişsiz ama çarpıcı olmasıyla her mekana kusursuz bir şekilde uyum sağlıyor.

İddialı fakat abartıdan uzak bu vazolar, yerleştirildikleri her yerde benzersiz grafik güçleriyle bir mimari yaratıyor. Tek başlarına minyatür birer anıt olan bu vazolar, bir araya geldiklerinde ise bir şehir silüetinin zarif ihtişamını çağrıştırıyor. Keskin çizgileri, çok yönlülüğü en üst düzeye çıkaran seramiğin nezaket dolu beyaz tonu ile dengeleniyor.

Doku ve dokunsallığın bir kutlaması olan Rug 05, her mekanı sıcak ve doğal bir zarafetle donatıyor. Natürel renklerdeki uzun, rahat çizgiler ve dayanıklı yün işçiliği, zamansız bir rahatlığa, uzun ömürlülüğe ve sadece bakmak için değil, içinde yaşamak için tasarlanmış bir tasarıma karşılık geliyor.

Tüm koleksiyonda objeler, her bir parçaya benzersiz bir şekil değiştirme yeteneği kazandıran şaşırtıcı formlar ve silüetler aracılığıyla hayat buluyor. Table 04'e bu canlı niteliği, zeminle havada süzülen bir ilişki kuran ve parçaya güçlü bir duygusallık hissi veren merkezi ahşap taban kazandırıyor. Masanın yüzeyi, koleksiyonun imzası haline gelen ve rahat zarafetiyle tercih edilen bir materyal olan Campaspero kireç taşından üretilmiştir.